Obezite

 

OBEZİTE NEDİR

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün obezite tanımı; "Obezite'yi genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkan ve sağlığı bozacak ölçüde adipoz dokularda aşırı miktarda yağ birikmesine neden olan kompleks ve multifaktöryel bir hastalıktır," şeklindedir.

Obezitenin göstergesi vücuttaki yağ oranıdır. Normalde genç erişkinlerde; vücut ağırlığının erkeklerde %15-18'i, kadınlarda ise %20-25'ini yağ dokusu oluşturur. Bu oran erkeklerde %25'i kadınlarda ise %35'i aşarsa obezite vardır.

Şişmanlığın tanısında kullanılan en pratik yöntem Vücut Kitle İndeksi (VKİ)' dir. VKİ'nin formülü;

Vücut Kitle İndeksi (VKİ) = Beden Ağırlığı (kg) / Boy (m)2

 

Vücut Kitle İndeksi değerine göre şişmanlığın tanımlanması

VKİ (kg/m2)                    WHO                        Tanım    .

 

<18.5                          Düşük ağırlık              Zayıf

18.5 – 24.9                 Normal                       Normal

25.0 – 29.9                 Grade 1                      Toplu

30.0 – 39.9                 Grade 2                      Obez

> 40.0                         Grade 3                      Morbid obez

 

Vücuttaki yağ oranı ile birlikte yağ dağılımı da önemlidir. Bel çevresi ölçümü bölgesel yağ dağılımı hakkında bilgi verir. Bel çevresi kadınlarda 88 cm ve erkeklerde 102 cm’nin üzerinde olması (Uluslararası Diyabet Fedarasyonu – IDF 2005’te bu rakamları kadınlarda 80 erkeklerde 94 cm’ye çekmiştir) kardiovasküler hastalık riski ile ilişkilidir. Bel/kalça oranı kadınlarda 0.8'in, erkeklerde, 1'in altında olmalıdır.

Gelişmiş toplumların %25’i obez, %25’i fazla kilolu, %25’i de normal kilolu ancak genetik olarak obeziteye eğilimli olduğu kabul edilmektedir. Bu son grup, sürekli diyet ve egzersiz çabaları ile kilosunu koruyabilen, bunlara dikkat etmediği takdirde kolaylıkla kilo alarak fazla kilolu veya obez sınıfına geçiş gösterebilen bireyleri kapsamaktadır. Bu kişilerde genetik altyapıya bağlı olarak metabolik mekanizmalar obezlerdekine benzer biçimde çalışmakta ve bu grup için son yıllarda “metabolik obez” tanımı kullanılmaktadır. Öte yandan araştırmacılar kilolu, hatta hafif obez sınıfına giren fakat metabolik açıdan tamamen normal olan bir grup olduğunu, bunlar için de ”sağlıklı obez” tanımının kullanılması gerektiğini bildirmektedirler.

 

ÜLKEMİZDE DURUM

Ülkemizde 1997-98 yıllarında 540 merkezde gerçekleştirilen, 20 yaş ve üzeri 24788 kişinin incelendiği TURDEP-I çalışması, kadınlarda %30, erkeklerde %13, genelde ise %22.3 düzeylerinde obezite prevalansı olduğunu bildirilmiştir. TURDEP-I çalışmasından 12 yıl sonra, aynı merkezlerde 26500 erişkinin katılımı ile yapılan TURDEP-II çalışmasının sonuçları, TURDEP-I popülasyonunun yaş grubu ve cinsiyet dağılımlarına göre düzenlendiğinde, Türk erişkin toplumunda standardize obezite prevalansının 1998’de %22.3’ten %40 artarak 2010’da %31.2’ye ulaştığı bulunmuştur. Buna göre son 12 yılda kadınlarda obezitenin %34, erkeklerde ise %107 oranında artmış olduğu anlaşılmaktadır.

 

OBESİTENİN YOL AÇTIĞI HASTALIKLAR

Obezite tip 2 diyabet, kalp hastalığı, hipertansiyon ve inme dahil pek çok ağır hastalık ile ilişkilidir. Örneğin 6-8 kg’lık bir ağırlık artışı fazla kilosu olmaya kişilerle karşılaştırıldığında tip 2 diyabet riskini 2 kat artırmaktadır. Obezitenin yol açtığı diğer hastalıklar arasında bazı kanserler (meme, endometriyum, prostat, kolon ve safra kesesi), hipoksi, uyku apnesi, herni, artrit, lipoprotein metabolizması anomalileri (düşük HDL, hipertrigliseridemi, küçük yoğun LDL artışı), Kardiyovasküler sistem hastalıkları (fibrinolitik anomaliler, aterotromboskleroz), metabolik sendrom ve Gastrointestinal sistem bozuklukları (reflü özefajit,hiatal herni, safra taşı, hepatosteatoz ve steatohepatiti) sayılabilir.

 

OBESİTE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

 

Obezite tedavisinde amaç, obeziteye ilişkin morbidite ve mortalite risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Obezite tedavisinde vücut ağırlığının 6 aylık dönemde %10 azalması, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlamaktadır.

 

1.       Diyet (Tıbbi beslenme tedavisi)

2.       Fizik egzersiz

3.       Davranış tedavisi (Gıda alım davranışının değiştirilmesi)

4.       İlaç tedavisi

5.       Cerrahi tedavi

6.       Diğer yöntemler (akupunktur, mezoterapi vb.)

 

Obezite tedavisinde ilk hedef erişilebilir, gerçekçi bir kilo kaybı olmalıdır. Başarılı bir tedavi için başlangıçta %5 - %10 kilo kaybı yeterlidir. Vücut ağırlığındaki %10 kadar bir azalma bile risk faktörlerinin belirgin olarak azalmasını sağlar. Tedavi başlangıcında yapılan en büyük hatalardan biri ilk başta çok yüksek bir kilo kaybı hedeflenmesidir. Ve bu başarılamadığında hastalar arasında motivasyon eksikliğine bağlı tedaviyi bırakma oranı veya nüks sıktır. Ancak kilo kaybının nedenlerinin tesbit edilerek bu nedenleri ortadan kaldıracak tedavi ile beraber kilo verilmelidir. Bu nedenle daha tedavi başlangıcında gerçekçi hedefler belirlenmelidir (6 ayda %5-10 kilo kaybı gibi). Kilo vermek kadar verilen kilonun idamesinin sağlanması da tedavide çok önemlidir, çünkü kilo veren kişilerin %95’inden fazlası yeniden kilo almaktadır. Bu nedenle obeziteye bakış açımızı biraz daha genişletmeliyiz.

Obezite, vücudun karşı karşıya olduğu olumsuzluklara vermiş olduğu bir yanıttır. Vücut yağ depolayarak kendini korumaya almakta ve bununla birlikte yağ dokusu içinde vücuda zararlı olabilecek toksinleri de depolayabilmektedir. Gerçek anlamda obezite tedavisi yapabilmek için, vücudun karşı karşıya kaldığı olumsuzlukları tesbit edip bunları ortadan kaldırmak gerekir. Sadece kalori kısıtlaması yani diyet ile vücudun yağ depolamasının önüne geçmek çok zordur. Geçici olarak vücudun yağlanması azaltılsa bile, vücudun karşı karşıya olduğu olumsuzluklar ortadan kaldırılmadığı için kişi ilk fırsatta tekrar kilo alacaktır. Yani vücut kendini koruma mekanizmalarını harekete geçirecektir.

Geleneksel Çin Tıbbı (GÇT)’nın yaklaşımına göre obezitede kişinin bazı organ sistemlerinde bir zayıflık vardır ve bu organlar arası uyumun aksaması sonucu vücut homeostazisi ve dolayısıyla yin-yang dengesi bozulmuştur.  Bu nedenlerle kişi hem fazla yemekte ve hem de bu yiyeceklerin transformasyon ve transportunda sorun yaşamaktadır.  GÇT tedavi yaklaşımında bu zayıflıklar tesbit edilerek güçlendirilmekte, organlar arası  uyum sağlanmakta ve vücudun yin-yang dengesi tekrar kurulmaktadır. Vücut ve kulak akupunkturunu beraber kullanarak bu uyumu sağlamak ve organları güçlendirmek mümkündür. Ancak vücudun yin-yang dengesinin uzun dönemde korunabilmesi için bu dengeyi bozabilecek solunum ve yiyecek gibi faktörlerin kişiye uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Bunun için kişide eğer var ise barsak disbiyozunun düzeltilmesi, yiyecek rejiminin kontrol altına alınması, detoks uygulamalarının yapılarak kişinin toksin birikiminin azaltılması ve bunun yanında yaşam algısı ve yaşama bakışta olması muhtemel olumsuzlukların ortadan kaldırılması gerekir.

Akupunktur uygulaması ve gıda rejimi ile kişide obezite tedavisinin yanında genel vücut sağlığında düzelme, mide-barsak sisteminin rahatlaması, uyku düzeninin sağlanması ile ilgili ciddi iyileşmeler görülmektedir.

Tamamlayıcı Tıp Ünitemizde Doğu tıbbı yaklaşımı ile beraber diyetisyen eşliğinde kişiye uygun diyet ve modern tıbbın olanakları da kullanılarak kişinin sağlıklı bir yaşam sürmesi ve obezite gibi sorunlarının üstesinden gelmesi sağlanmaktadır.